Biz öğretmenler Milli Eğitim Bakanlığının sorumlu olduğu okullarda dürüst, erdemli nesiller yetiştirmekle mükellefiz. Peki ya bakanlık dürüst değilse, hükümet yetkilileri yalan vaatlerde bulunmayı alışkanlık haline getirmişse ne yapmalı?
Sözleşmeli öğretmenlere kadro sözü verilmesinin üzerinden 700 (yedi yüz)gün geçmiş. Çocuk yetiştiriyoruz diye bize çocuk kandırır gibi davrananların bu sözlerini birlikte hatırlayalım:
İlk kadro sözünü Eski Milli Eğitim Bakanı Sayın Hüseyin Çelik 27 Aralık 2008’de “3.hizmet bölgesinde 3 yılını dolduran aynı gün kadrolu olacak” şeklinde vermiş. (5. yılını doldurmuş sözleşmeliler kendilerini hürmetle anmaktadır.)
Milli Eğitim Bakanlığı ve AK Parti İletişim Merkezleri, Bilgi Edinme Kanunu kapsamında yöneltilen kadroya geçiş takvimi sorularına ‘’Kadroya geçiş 2009 yılında uygulanmaya başlanacak’’şeklinde yazılı olarak dönmüştür.
Maliye Bakanı Sayın Şimşek 12 Mart 2010 tarihinde bir gazeteye verdiği demeçte ‘’Maliye Bakanlığı olarak Sözleşmeli Öğretmenlerin kademeli kadroya geçişini onayladık’’ şeklinde açıklama yapmıştır.
Halen görevde olan Milli Eğitim Bakanımız Sayın Nimet Çubukçu 13 Mart 2010 tarihinde yaptığı açıklamada kadroya geçiş için Maliye Bakanlığı’ndan onay alındığını, kadroya geçiş taslağının da hazır olduğunu, ilk bakanlar kurulu toplantısında onaylanıp, TBMM’ ye geleceğini ve Meclis tatile girmeden Nisan ya da Haziran 2010’da yasalaşıp uygulamanın başlayacağını ifade etmiştir..(Meclis kapanmış, Meclis açılmış, kadro gündeme gelmemiştir)
Şubat ve Mayıs 2010 tarihleri arasında MEB Personel Genel Müdürü Necmettin Yalçın, Personel Genel Müdür Yardımcısı Hikmet Orman ve MEB Müsteşar Yardımcısı Salih Çelik katıldıkları çeşitli TV programlarında gözümüze baka baka “2010 yaz döneminde kadroya geçişlerin kesinlikle başlayacağını ‘’ ifade etmişlerdir.
Bakanlar değişse de 8 yıldır kesintisiz süren tek parti iktidarı kanunla çelişik sözleşmeli öğretmenlik uygulamasından da, yukarıdaki sözlerden de sorumludur. Sayın Çelik’in “tam da veriyordum, ben olsam verirdim” söylemleri mantıksızdır. Hüseyin Çelik’in yeni statüsü ve Maliye Bakanlığı dahil tüm kadro aynı ekipte olduğuna göre bu rezalet mazeret kaldırmaz.
Bırakın yer değiştirmeyi, idareci olmayı, kanser olduğu halde tedavi olma hakkı bile bulunmayan 70.000 sözleşmeli öğretmen, 2010 Yılının 24 Kasım’ında benzer vaatlerle avunmayacak kadar öfkeli ve kırgın. Yaklaşan genel seçimlere meze edilecek bir kadro yemini kimse yutmayacak. Seçimden önce gelmeyen kadro, aileleriyle birlikte yaklaşık 300.000 küskün seçmen demektir.
Ben öğretmenliğime yakışanı yaparak “tutulmayan söze ne denir” kendim yanıtlayayım. Sonuçta ben de Türk Dil Kurumu’nun yalancısıyım.
Tutulmayan söz: Yalan, aldatmak amacıyla bilerek ve gerçeğe aykırı olarak söylenen söz, kıtır. Gerçek olmayan asılsız, uydurma.
Cansel Güven